Kantemir Balagov'un yönettiği 'Beanpole', 1945 sonrası Leningrad'da iki kadının birbirine olan bağı üzerinden savaşın travmalarını ve hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Film, yoğun bir drama estetiği ile sarılmış bir hikaye sunuyor. İki ana karakter olan Masha ve Iya'nın zor yaşam şartları, kaybettikleri sevdiklerinin acısı ve yeniden hayata tutunma çabaları, izleyiciyi derin düşüncelere sevk ediyor. Balagov, görsel anlatımındaki benzersiz tarzı ile Rus sinemasının yeni nesil temsilcilerinden biri olarak dikkat çekiyor. 'Beanpole', sokaktaki hayattaki gerçekçiliği ve özlem temasını güçlü bir biçimde işleyerek, izleyiciyi derinden etkileyen bir deneyim sunuyor.
Filmde, Iya karakterine oynayan Viktoria Miroshnichenko ve Masha karakterine hayat veren Vasilisa Perelygina, dikkat çekici performanslarıyla öne çıkar. Miroshnichenko, Iya'nın derin duygusal travmalarını başarılı bir şekilde yansıtırken, Perelygina Masha'nın instabil duygusal durumunu etkileyici bir biçimde sergiler. İki genç oyuncu, karakterler arasındaki karmaşık ilişkileri ortaya koyarak filmdeki duygusal derinliği artırır. Ayrıca, diğer karakterlerdeki oyunculukları da hem gerçekçilik hem de tutku doludur.
Beanpole, savaş sonrası travmanın bireyler üzerindeki etkisini ve kadın dayanışmasını derinlemesine inceler. Filmdeki ana tema, yaşamın zorlukları karşısında nasıl direndiğimizdir. Masha ve Iya, kayıplarının acısını taşırken, birbirlerine destek olmanın sunduğu umudu ve dayanışmayı keşfederler. Bu yönüyle film, izleyiciye her ne kadar zor bir dönemden geçilse de, insanın hayatta kalma içgüdüsünün ve sevginin gücünün altını çizer. 'Beanpole', aynı zamanda toplumsal değişim ve savaş sonrası yeniden yapılanma sürecindeki kadınların rolüne dikkate çeker. Film, umudun her daim var olabileceğini ve insan ruhunun dirençliliğini vurgulayarak güçlü bir mesaj iletmektedir.
Film, çarpıcı sinematografik özellikleriyle dikkat çeker. Balagov, soğuk Leningrad ortamını ve savaşın etkilerini görsel olarak yansıtırken, düşük sıcaklıkta geçirdiği çekimlerle karakterlerin ruh hali ile ortam arasındaki bağı güçlendirir. Kullanılan renk paleti, filmdeki melankoli ve umutsuzluğu perçinlerken, sahneler arasındaki geçişler ve kadrajlar izleyiciyi içine çeken bir atmosfer yaratır. Yüksek kontrastlar ve geniş açılar, filmdeki dramatik anların yoğunluğunu artırır.