Old Boy, Güney Kore sinemasının en önemli yapıtlarından biri olarak kabul edilir ve 2003 yılında vizyona girmiştir. Yönetmenliğini Park Chan-wook'un üstlendiği film, izleyicilerine hem görsel hem de duygusal anlamda güçlü bir deneyim sunar. Old Boy, ortaya koyduğu sıradışı anlatım tarzı ve sarsıcı sahneleriyle dünya genelinde büyük bir övgü toplamıştır. Ayrıca, filmde kullanılan kabuk değişimleri ve dramatik dönüşler, izleyicilerin zihninde derin bir iz bırakmaktadır. Old Boy, sıradışı kurgusu ve çarpıcı sahneleriyle, izleyicilerini daha fazla düşünmeye ve sorgulamaya teşvik eder. Bu nedenle, izleyicilerin kesinlikle görmek isteyecekleri bir başyapıttır.
Old Boy'da başrolü üstlenen Choi Min-sik, Oh Dae-su karakteriyle çarpıcı bir performans sergiler. Performansı, izleyicileri derinden etkileyen, duygusal bir yolculuğa çıkartır. Yapımda, ayrıca Yoo Ji-tae, Dae-su'nun intikam hedeflerinden birini canlandırırken, filmdeki önemli karakterlerden biri olan mürekkep sahibi Mi-do'yu canlandıran Lim Soo-jung da dikkat çeker. Oyuncuların her biri, karakterlerinin derinliklerine inmeyi başararak, filmdeki dramı ve gerilimi başarıyla yansıtır. Old Boy’un zengin karakter yelpazesi, sadece ana karakterler değil, aynı zamanda yan karakterler aracılığıyla da hikayeyi zenginleştirir.
Old Boy, intikamın sonuçlarını ve insan psikolojisinin karmaşıklığını keşfeden bir hikaye sunar. Film, bir adamın hapsedilmesi ve bu süreçte geçirdiği değişimleri gözler önüne sererken, intikamın ne denli yıkıcı bir güç olabileceğini sorgulatır. Yönetmen Park Chan-wook, karakterin içsel çatışmaları ve tutsaklık sırasında yaşadığı travmalar aracılığıyla, insan ilişkilerinin karmaşık yapısını da vurgular. Old Boy, bireyin yaşadığı ruhsal buhran ve bunu aşmak için verdiği savaşı, görsel anlatımla birleştirerek etkileyici bir görsel şölen sunar. İntikamın bir çözüm değil, bir döngü olduğuna dair güçlü bir mesaj verir.
Old Boy, güçlü görsel tarzı ile dikkat çeker. Renk paleti ve atmosferik ışıklandırmalar, izleyicilere film sırasında yoğun hisler yaşatır. Sahnelerin akışı ve yönetmenin kullandığı çekim teknikleri, özellikle dövüş sahneleri ve dramatik anlar, izleyicinin dikkatini çeker. İç mekanda geçen sahneler, tutsaklık hissini daha da derinleştirirken, dış mekan çekimleri ise özgürlükle ilgili hayalleri sembolize eder.