Steven Spielberg tarafından yönetilen ve George Lucas tarafından yaratılan Indiana Jones serisinin ilk filmi olan Kayıp Ark'ın Peşinde, 1981 yılında vizyona girmiştir. Harrison Ford'un canlandırdığı Indiana Jones karakteri, bir arkeolog ve maceraperest olarak karşımıza çıkar. Film, Jones'un Kayıp Ark’ı bulma arzusuyla başlar ve bu yolculukta karşılaştığı engellerle doludur. Zaman içinde klasikleşmiş sahneleri ile izleyicileri büyülemeye devam etmektedir. Nostaljik havasının yanı sıra kaliteli prodüksiyon ile dolu olan film, tam anlamıyla bir kült yapıt olma özelliğini taşır. İzleyicileri, tarihi ve mitolojik unsurlar üzerinden eğlendirirken, aynı zamanda bir dönemin sinema anlayışını da gözler önüne serer.
Harrison Ford, Indiana Jones karakterini unutulmaz bir şekilde canlandırarak seyircinin gönlünde taht kurar. Onun yanında Karen Allen, Marion Ravenwood rolünde karşımıza çıkar ve Ford ile olan kimyası izleyiciler tarafından beğenilir. Paul Freeman ise filmdeki kötü karakter Belloq'u canlandırarak, izleyicilere karşıt güç olarak işlev görür. Filmde ayrıca John Rhys-Davies, Sallah rolünde, Alfred Molina ise genç bir arkeolog olarak yer alır. Bu karakterlerin her biri filmdeki hikayeyi derinleştirirken, izleyiciye de farklı bakış açıları sunar.
Indiana Jones ve Kayıp Ark'ın Peşinde, yalnızca bir macera filmi olmanın ötesine geçer. Filmin ana fikri, güç ve inanç arasındaki ilişki ve tarihsel nesnelerin insan üzerindeki etkisini sorgular. Kayıp Ark'ın arka planında yatan inançlar ve semboller, izleyicileri derin düşüncelere sevk eder. Ayrıca, filmdeki karakterler üzerinden, iyilik ve kötülük arasındaki çatışma ve tarihsel mirasın korunması temaları işlenmektedir. Indiana Jones, bir kahraman gibi görünse de, çoğu zaman çıkarlarını gözeten, insani yanları ile de dikkat çeken bir karakterdir. Bu bağlamda, film izleyicilere, tarihin ne ölçüde manipüle edilebileceğine dair önemli mesajlar vermektedir.
Filmin sinematografik özellikleri, dönemin teknikleri ve dublörlük sahneleri ile büyülüdür. Spielberg'in ustalığı, filmdeki aksiyon sahnelerine yansır. Hızlı geçişler ve dinamik kamera açıları, izleyiciyi her anın içine sokar. Renk paleti, 1930'ların atmosferine uygun bir şekilde seçilmiş ve gerçekçi görsellerle desteklenmiştir. Görsel efektler, dönemin sınırlarını zorlayarak hikaye anlatımına katkıda bulunur.